Copyright © 2005 by [Kristina O'Donnelly]. All rights reserved.

Kristina O’Donnelly ile Reportaj

Romada doğup, İstanbul’da de büyüyen Amerikan yazar, Türkiye ilgili destansı romanlarıyla 9 değişik edebiyat ödülü kazandı.

Sonbahar 2008’de, HORSEMAN adındaki epik romanı Türkiye’de, Kalemus Yayınevi tarafından basılacağı için çok heyecan duyuyor.  Romanın İngilizceden Türkçe’ye çevirisini de kendi yaptı.

Kristina, Karin Kristine Vendresha, İtalya'nın başkenti Roma'da doğdu, mülti-kültürel, mülti-etnik bir ortamın içine doğdu. Gazeteci babası S. Sami Vendresha Makedonyalı/Arnavut/İtalyan, o'nun sağ kolu olan annesi Jeraldin von Landeck'de Avusturyalıydı. Kristina Türkiyeye anne ve babasıyla beraber, 3 yaşındayken geldi. 17 yaşında iken ailece ABD'ye yerleşmek üzere hazırlıklarına başladıklarında, ebeveynlerine karşı gelip kendisi gibi idealist olduğuna inandığı 44 yaşındaki Türk Ressam Muzaffer Bekem ile evlendi. Herşeyden çok sevdiği oğlu Faik dünya'ya geldi. Daha sonraları Narin Bekem takma adıyla Tercüman Gazetesinde 'Dünya Evi' adında köşe yazıları yazdı. Bu arada bahar-sonbahar evliliği hayatın acı gerçekleri tarafından denize toslayınca, Kristina Amerikada'ki ailesinin yanına gitmek zorunda kaldı. Bir kaç yıl sonra ruh ikizi İrlanda kökenli Amerikalı Michael O'Donnelly ile evlendi. New York'ta Daily News gazetesinde çalışırken bir gönüllü görevli olarak katıldığı grevden ilham alarak yazdığı Ride the Eagle, adındaki romanı, Amerikada ilk basılan (Worldwide Library, 1987) eseri oldu. Amerika Türk Kadınlar Derneğinde Correspondimg Secretary olarak gönüllü çalıştı, arada da Turkish Times gazetesinde Vita Vendresha ismiyle yazılar yazdı.

2003 yılında, Ride the Eagle, Sevgili Düşmanım adı altında Epsilon Yayinevi tarafından Türkiyede yayımlandı. 2004’de, Sonsuzluğa İsyan adındaki romanı yayımlandı.

Bu romanlar hakkında Türkçe bilgi için tıklayın: SEVGİLİ DÜŞMANIM ve SONSUZLUĞA İSYAN

Türkiye’de doğmamış ama bu toprakları çok sevmiş, hem koyu bir Atatürkçü, hem eşitlik savunucusu, hem yeniden doğuşçu, hem yazar, hem gazeteci Kristina, Türkiye'yi hâlâ çok seviyor. Gençliğinin en güzel yıllarına ve o masum ideallerine sadık kaldığını belirtiyor

Kendinizi hangi ülkeye ait görüyorsunuz?

- Dünya vatandaşıyım. Doğuş olarak İtalyanım, vatandaş ve entelekt olarak Amerikalıyım.

Gazeteci kimdir sizce?

- Gerçekleri ve bilgileri bildirir halka.

Roman yazan yazar kimdir peki?

- Masal anlatır. Bende hem röportajcı hemde roman yazan birisi olduğuma göre, masallarımı gerçek sahnelerin üstüne dantel gibi örerim.

Sizce yazmak nasıl bir şey?

- Kalemin kılıçtan daha güçlü olduğuna inanırım. Lakin kalemin beyin yıkamaya, gerçekleri değiştirmeye, yani dünyayı manipule edenlerin elinde bir silah olduğunu da üzülerek gördüm.

Biraz Atatürk'ten bahsedelim mi?

- Bence Atatürk olağanüstü bir insandır. 20. Yüzyılın Truvalı Hektor'u. General olarak, yani askeri general, Atatürk Büyük İskender'den, Sezar'dan, Napolyon'dan daha büyüktür, çünkü: Atatürk başka ülkeleri işgal edip masumları öldürmedi, Atatürk Truva'nin efsanevi kahramanı Hektor gibi, memleketini, anasını, bacısını, hemşerisini korumak için savaş yaptı. Yani, masumların hayatını, hürriyetini, ve namusunu kurtarmak için. En büyük şekilde savaşı kazanıp, Cumhuriyeti kurdu, Türkiye'ye en kısa zamanda çok güzel reformlar getirdi, ve "YURTTA SULH, CIHANDA SULH!" dedi. Sonra, şunu da dedi: "Memleketini savunmaktan başka her harp, katliamdır."

Türkiye hakkındaki Sabah Ülkeleri adındaki serinizi kısaca anlatın.

- Her roman kendi içinde bir bütün. Günümüz atmosferinde, renkli olduğu kadar canlı, umarım okuru olayların ortasına atan bir heyecan yüklü. Tűrkiye ve ABD'de köşe yazarlığı yaptığım, editör ve gazeteci experiyansımla, Müslüman dünyasındaki gelenekler, İrlandalıların Katolik yaşantısı, Kelt, Tűrk ve Kűrt mitolojisine dair bilgilerimi, düşünce ve duygularımı ortaya koydum. Serinin tüm romanları kıtalararası serűvenler, tarihsel ve spiritűel düşünceler ile zenginleştirilmiş. Uluslar arası aşk, filozofi, politika ve terorism, mitoloji, hırs, nefret, zafer, ve keder örgüsü. Kökleri Türkiye’de doğan ve İrlanda, İsrail, ABD ve finalinde Türkiye ve Sardinya’ya, uzanan egzotik insanlar, coğrafyalar ve gelenekler. Üç ayrı ailenin öykülerinin anlatıldığı SABAH ÜLKELERİ dizisi antik Yunan ve Anadolu kökenli. Alkibiades ailesinin kökeni Achaean (Atina/Yunan/Truva günlerinden bugüne uzanan), Berk ailesi (Truvalılar), ve Kayhanoğlu ailesi (Ak Hazar Türk ve Anadolu). Hayat boyu süren araştırma ve yazma etkinliğinin meyvesi olan bu dizi, özgün ve çağdaş olduğu kadar tarihsel arka plan ve olaylara da dayanıyor. Gerisi, okura, yani, sizlere, kalmış.

Peki romanlarınızdaki bu çok çeşitlilik hakkında ne düşünüyorsunuz? Tarih, mitoloji, politika, reankarnasyon..?

- Bu, bilinçli olarak yaptığım bir şey değil, ben de her yazar gibi masama oturuyorum, kafadan uydurduğum hikâyeleri sosyal, politik, coğrafik esaslara dayandırarak harmanlıyorum ki yarattığım aksiyon çoğu zaman karakterlerin doğasında mevcut oluyor. Mesela, The Horseman romanında üç elebaşından Kürt asıllı Sosyoloji Profesörü Mehmet Ali Mesut: Mehmet Ali her şeyden evvel halkçıdır, zengin ve fakirlerin arasındaki uçurumu azaltmak icin savaşır, ve Mehmet Ali'nin hikâyesini anlatırkan, feodal rejim, sosyal-demokrasi, Türk İşçi Partisi'nin tarihi, gibi konular ortaya kendi kendine çıktı. Bazı roman aralarında ben hep bilgi vermek amacında oluyorum, çoğu zaman da yoksulla zengin arasında köprü kurmak misyonunu edinmiş karakterler sayesinde başarıyorum, öyle ki bazen Avrupai feodalizme yakın Türk Ağaları içinden bile bu tip karakterler çıkabiliyor. Okur, doğal düşününce de bu sonuca ulaşacaktır zaten; Türkiye'nin tarihi ve bu tarihin bileşenleri, insanların üzerlerinde taşıdıkları duygusal ve sosyal kalıbı öykülerimin çizgisiymiş gibi belirgin bir hale dönüştürüyor.

The Horseman romanınız için nasıl bir tarih araştırması ve analizi yaptınız?

- Yaşayarak elbette. Türklerden olduğu kadar Kürtlerden de bir sürü arkadaşım var. Onlarla fikir alış-verişlerinde bulundum, sonra da bireysel sentezler yapıp kendi sonuçlarıma ve hikayelerime ulaştım. Gayet tabii ki çok ta arastırma yaptım, çok kitaplar, evraklar okudum... 2006 yılında yayımlanan Andromakhe adındaki Truvayla ilgili romanımla, 2007'de yayımlanan Korinna romanımda Anadolu'nun ve Türkiyenin tarihi geçmişlerine çok derinlikle giriştim....

Horseman'da biyografik unsurlar var mı acaba?

- Horseman, benim biyografim değil. Horseman, bir masal. Bir öykü, Destan. Fakat her roman yazarı gibi kendi yaşamımın dağarcığından aldığım meyveler, cevherler, manzaralar, keder ve göz yaşları var içinde. Romanın kadın kahramanı Ariadné çok kahır çeker, fakat yazarı, daha da çok çekti. Öte yandan, bu kahırlar işte 9 romana meyva verdi.

Sonsuzluğa İsyan'ın Konusu nedir?

- Ariadne... Dűn ve Yarının arasındaki buğulu eşikte, tutsak... Dikkat! Heyecan verici Sonsuzluğa İsyan okura reenkarnasyonun gerçek olduğunu inandırabilir :-). İlaveten, bir politik gerilim romanıdır; fakat kökeninde reenkarnasyon mistiği vardır. Olaylar New York, California ve İstanbul’da geçer. Uluslar arası bir aşk ilişkisi, terör, seks, film ve TV yıldızları arasındaki entrika dolu ilişkiler cinema-verité tarzında anlatılmaktadır.

Kimleri okur Kristina O'Donnelly?

- Anya Seton, Taylor Caldwell, James Michener, Wilbur Smith, Katherine Neville, Leon Uris, Colleen Mc Cullough, ve Türk yazarlardan Halide Edip, Yaşar Kemal, ve Atatürk kızı Sumerologist Dr. Muazzez İlmiye Çığ. Onları okumak çok zevkli benim için, ayrıca araştırma yeteneklerini, içlerindeki ruhu, bilgi dolu arka planlarını çok mükemmel buluyorum.

Günümüz ne alemde peki?

- Bugünkü dünyada, Batıda, feodal kodamanların ismi değişmiştir, onlar CEO'dur, yani chief executive officer of a corporation denir. Ya, dünya ne kadar değişiyorsa, o kadar da aynı kalıyor!